Hamburger Sırası
Sunday, July 26, 2015
Bedenim bu acayip havaya alışık olmadığından mıdır
bilemiyorum, bugünlerde çok ama çok mutsuz hissediyorum kendimi. Sanki birisi
içimden pillerimi çıkarmış gibi. Tüm gün yemek yemeden oturmamak için kendime
kaçamak bir bicky almaya gittim. Karşıya. Burada insanlar birbirleriyle
konuşuyorlar, kolayca, güvenle. Büfenin önünde sıra beklerken de konuşuyorlar.
Önümde duran kadın bana dönüp yağan yağmurdan ve havadan şikayet ediyor.
Onaylıyorum. Tiz, ince bir sesi var. 60 yaşlarında olmalı, ama yaşından fazla
gösteriyor. Çirkin kadınların ortak özelliği. Büyük, siyah gözleri var. Ve gözlükleri.
Gözlüklerin üzerinde elle çizilmiş, ince iki kaş, ucuz bebek oyuncakların
kaşları gibi, suratında sırıtıyor. Evinden çıkıp patates kızartması almaya
gelirken makyaj yapmış olabilir mi? Yoksa her gün evde böyle mi dolaşıyor? Bana
hastalıklarından, bilmem ne hastanesindeki harika bir doktordan, diyabetten ve
patates kızartması yiyince mutlu olduğundan bahsediyor. Sağlığı için yasak
olduğu halde nasıl arada kaçamak yapıp buzlu bir Geuze içtiğini anlatıyor.
Bana, büfe sırasında karşılaştığı bu yabancıya bu kadar çok şey anlatma
ihtiyacını hissetmesinin tek sebebi olabilir diye düşünüyorum. Yalnız bir kadın
bu. Belki hiç evlenmedi. Belki evde ona asla cevap vermeyen bir kediyle yaşıyor
ve dışarı her çıktığında karşılaştığı insanlara aynı şeyleri anlatıyor. Bütün
fiyatları biliyorum diyor. Neresi ucuz, nerede ne ne kadar, hepsini biliyorum.
Artık insanlar güzel şeyler yemiyorlar, hepsi katkı maddeli yemeklerin’ diyerek
yakınıyor.
Yağmur yağıyor ve kadın bana bütün bunları anlatırken benim
aklımda sadece tek bir soru var:
- Ya ben de, 20 yıl sonra, böyle olursam? Yalnızlıktan
çıldırmış, suratına ince kaşlar çizen, yemek sırasında tanımadığı insanlara
mide rahatsızlıklarından bahsede yalnız bir ruh?
edit
No comments:
Post a Comment