Bİr Günlük Geziler- Malta 1



Bazen insanın yolu, yazgısı insanlığın yazgısıyla bir olmuş şehirlere düşüyor.
Yorgun taşların örttüğü bir meydanda oturuyorsun. Burada daha önce hiç bulunmadın. Gözlerin bu taşları, bu pencereleri, sokağa doğru yarım açılmış bu kapıları ilk defa görüyor. Yine de burası, sana tanıdık. Bunun sebebini arıyorsun, boşuna. Tabii göze görünen şeyler var. Akdeniz, Valetta’yı sarmalıyor, denizin akıntısı gündüz güneşin gümüş izini, gece şehrin ışıklarını yansıtarak, usulca yer değiştiriyor. 

Deniz, baktıkça insanın içinde büyüyor, insanın ruhunu büyütüyor. Evler, insanları dışarıda olup bitenden korumak için yapılmamış. Onun yerine, sanki dışarıdaki hayata uzanıyor, onun bir parçası olmak istiyor her daim. Ondandır ki son derece basit yapılmış. Ev, sarımtırak, güneşin solgun bir tonu gibi, üst üste konmuş taşlardan, çekinden balkonlardan, çırılçıplak bırakılmış çatılardan ibaret. Bu haliyle uzaktan bakınca, birbirine karışmış bir bütün oluşturuyor. Ev, sokakla birleşik. Birleşik çünkü içinde yaşayanlar ve içinde yaşananlar, her an dışarı akıyor. Sokak ikinci bir varoluş hali değil. Sokak evin devamı. Yaşlı bir kadın evin önüne su tutuyor. Kızgın güneş az sonra kaldırım taşlarına yarım yamalak tutunabilen bu suyu yok edecek. Ama bu önemli değil. Bu kadın gibi binlerce kadın, yüzyıllardır, güneşin inadına inatla karşılık vererek, bu evin önünü böyle suladı.  Burada, bu şehirde binlerce kez yapılmış binlerce hareket var. Şehri bugün olduğu hale getiren bu. Onu insana tanıdık kılan, insanın yüzyıllardır yaptığı tüm bu küçük ve önemsiz eylemlerin bir birleşimi.   
Labels: , , ,
edit

No comments: